Badang

“Ada kahramanı, su canavarını yenmesinin ardından süper doğal güç elde etti.”

Vonetis Adaları’nın ana karadan güneyde bulunan bir köyünde doğdu. Başlangıçta sıradan bir köylü olan Badang, köyü rahatsız eden su canavarını yendikten sonra bu canavardan muazzam güç kazandı. Daha sonra Badang, Derinlikler’in yerleştiği Moniya İmparatorluğu’nun güney dağlarına doğru yola çıktı. Amacı, su kaynaklarının Derinlikler tarafından kirletilmesi sorununu tamamen çözmekti.

Efsane

Eskiden, şimdiki Şafak Diyarı’nın güney bölgelerinde, dört bir yanı suyla çevrili küçük bir köy vardı. Köylüler çok çalışkanlardı ve gece gündüz balık tutarak geçimlerini sağlıyorlardı. Aralarında Badang adında güçlü bir adam, cesur bir savaşçı vardı. Rivayete göre Badang, tek kolunu kullanarak odun dolu bir araba kaldırabilirdi. Adalet duygusu güçlü ve yüreği cesur bir insandı.Badang, köyü için tehdit oluşturan yaratıklarla mücadele etmekle ünlüydü. Cesur ve yardımsever olan Badang, herkesin yaşamındaki zorlukları gidermek için hiç yorulmadan çalışıyordu.

Bir gün, huzurlu köyde garip bir olay yaşandı. O sabah köylüler, bol miktarda balık yakalamak için erkenden kalktılar. Ancak akşam olduğunda elleri boş döndüler ve balık avlama araçları bile kırılmıştı. Herkes panik içindeydi, bu durumu mistik bir su canavarının laneti olarak görüyorlardı. Yiyecek stokları azalırken Badang, bu hikayelere inanmasa da köylülere yardım etmeye karar verdi.

Erken bir sabah, Badang her zamanki gibi balık avlamaya çıktı. Köye yakın olan nehirde bir balık tuzağı kurdu. Tuzağa bol miktarda balık yerleştirdi ve daha önceden hazırladığı devasa bir balık ağıyla gizledi. Kısa süre sonra nehir aniden dalgalanmaya başladı ve tuzaklarının yanına garip bir yaratık belirdi. Şeytanî ve korkutucu görünümlü bu canavar, balıkları yemeye ve tuzağı tahrip etmeye başladı. Gözleri vahşi, uzun saçları ve yapışkan bir ahtapot yapısı vardı. Badang, anında devasa bir balık ağı fırlatarak canavarı yakalamaya çalıştı. Ancak canavar, devasa bıçak gibi dişleriyle ağı delip kurtuldu. Canavar sürekli saldırıyordu ama korkusuz Badang tereddit etmeden bu korkunç yaratıkla savaşa girdi. Canavarın gücü şaşırtıcıydı ve Badang’ın kolları kanlı bir savaş sonucunda ağır yaralandı. Canavar Badang’ı yutmak üzereyken, son gücünü toplayıp bir balık mızrağı canavarın gözüne sapladı ve onu nehrin kıyısına sürükledi. Nehirden çıktığında canavar nemini kaybetmeye başladı ve kurumaya devam etti. Nefes almaya çalışırken çırpınıyordu. Badang böyle bir yaratık görmemişti ve şaşkınlığını gizleyemedi.

Canavarın bedeninde parlayan büyülü bir taş fark etti. Konuşmakta zorlanan su canavarı, Badang’dan kendisini serbest bırakmasını rica etti ve nehre ev sahipliği yapan bir periden başka bir şey olmadığını, ancak korkunç bir dönüşüme uğradığını söyledi. Açlık ve kötülük enerjisi yüzünden bir gün güney dağlarına gidip balık avlayan balıkçıların yakaladığı balıkları yemiş ve bu süreçte kirlenmişti. Badang, mızrağın acısından onu kurtardı ve temiz bir hayat sürmesi için öğüt verdi. Bu nezaket karşısında dokunulan canavar yavaşça değişime başladı. Su canavarı yuttuğu tüm balıkları ve kötülük enerjisini kusmaya başladı. Doğal haline dönen su perisi, Badang’a derin bir minnet duydu.

Daha sonra perisi, Badang’ı güçlü bir enerji akımıyla kutsadı. Sadece yaralı kolları iyileşmedi, aynı zamanda daha öncekinden çok daha güçlü hale geldi. Badang’ın merhametli kalbi onu canavarı serbest bırakmaya itti. Badang, köylülere gece gündüz yardım etmeye başladı ve köyün hayatı yavaş yavaş normale döndü. Ancak Badang, canavarın bahsettiği güney dağlarını unutamadı. Köyünün güvenliği için kötülük enerjisinin kaynağını bulmaya kararlıydı. Adalar arasında seyahat ederek Şafak Diyarı’na doğru yola çıktı.