Valir

Hikaye

“Ateş Boğazı’nın varisi, ateş büyücüsü.”
Memleketi Agelta’da, Sihir Akademisi’ne ilk geldiğinde büyü enerjisini manipüle etme konusunda inanılmaz bir yetenek sergiledi ve bu yüzden hocası Gord tarafından değer gördü. Ancak Gord, memleketinin büyülerini büyü sanatına dahil ettiğini öğrendiğinde çok öfkelendi ve bunu büyüyü kirletmek olarak gördü. Usta ile çırak arasında yaşanan bir çatışmanın ardından Valir, Sihir Akademisi’ni terk etti.

Şafak Diyarı’nın güneybatısında, yaklaşmaya cüret eden herkes için ölümcül bir tehlike barındıran aktif bir yanardağ bulunur. İnsanlar buraya “Ateşin Cehennemi” derlerdi. Aynı zamanda, alev büyülerinde ustalaşmak isteyen büyücüler için bir sınav yeri olarak da bilinirdi. Sihir Akademisi’nden ayrıldıktan sonra Valir, Vale ile yaptığı on yıllık bir anlaşmayı taşıyarak burada beş yıl boyunca kaldı. O günün daha çabuk gelmesini umuyordu, ama aynı zamanda o günün hiç gelmemesini de diliyordu. Bir gün, Valir yanardağa doğru büyü alev büyüsü fırlattı, ancak sonuç beklentilerinin altında kaldı.

Batı çölünde, Valir’i arayan bir adam vardı. Yıllar önce yaşanan ihaneti asla affedemezdi. Büyük bir öfke ve nefretle, ve sihir akademisinin itibarını korumak için, bu haini bulmaya karar verdi. Yanardağdan sıra dışı bir büyü gücünün yayıldığını hissettiği anda gülümsedi.

Bu “Ateşin Cehennemi”nde uzun süre yaşamak, Valir’in bedeninde değişikliklere neden oldu. Derisi yanardağın alevleriyle yanmıştı, ancak Alevlerin Oğlu olmak için büyü alev büyüsünün gücünü yanardağın cehennem ateşiyle birleştirmesi gerekiyordu. Bedeni ve iradesi, bu kavurucu lavların sınavlarına dayanmalıydı. Aniden, güçlü bir rüzgar esti ve Valir’e tanıdık bir his getirdi. Vale gelmişti! Çocukluklarından beri birbirlerini görmemişlerdi. Bu karşılaşma, aralarındaki ilk kavgaya yol açtı—ateş ve rüzgar arasında. Rüzgâr Sözcüsü ve Alevlerin Oğlu, birbirlerine saldırmak için tüm büyülerini kullandılar. Hiçbir kelime konuşulmadı, ancak ortak bir düşünceyi paylaşıyorlardı—birbirlerini öldürmek istemiyorlardı. Ancak kavgaları büyük bir güç ortaya çıkardı ve bu, yanardağı daha da hırpaladı. Eğer yanardağ patlarsa, kesinlikle bir cehennemde öleceklerdi.

Beş yıl kaldı—bekleyemez misin Vale!?

Vale bir şey söylemeden önce, Valir başka bir tanıdık ses duydu—bu Gord’du. Gord’un varlığı, bu iki kardeşin kavgasını böldü. Valir’in büyü sanatını ortadan kaldırmak istiyordu, çünkü onun zihninde saf büyü bilgeliği asla lekelenmemeliydi. Ancak Valir’e attığı büyü, Vale tarafından durduruldu. Vale, Valir’in işkence görmüş bedenine baktığında ona acıma hissetti. Kimsenin kardeşini incitmesini istemiyordu. Ancak Valir böyle bir acımaya ihtiyaç duymuyordu.

Biri, onu ihanetle suçlayarak yok etmek isteyen ustasıydı. Diğeri ise en yakın kardeşiydi. Ancak o aynı zamanda Valir’in babasını öldüren kişinin oğluydu. Kutsal alev asla söndürülemezdi. Valir, büyü alev büyüsünün gücünü cehennem ateşiyle birleştirmeyi başardı ve muazzam bir enerji patlaması yarattı. Bu güçle lavlar dengesizleşti. Bu sırada Valir, gözleri kızıl alevlere dönüşürken güçlü bir beden kazandı. O anda Vale, babasının endişelerini anlayabildi. Bu tür bir güç Gord’u şaşkına çevirdi ve bir öğretmen olarak, öğrencisinin bu çılgın güç tarafından ele geçirilmesine izin vermektense onu öldürmeyi tercih ederdi.

Valir’in alevi, Vale’nin rüzgarı ve Gord’un büyü gücü, yanardağı daha da hırpaladı ve büyük bir çöküşe neden oldu. Bundan sonra Vale ve Gord, Valir’i aramaya çalıştılar ama onu bulamadılar. Vale, kalbinde Valir’in hâlâ hayatta olduğunu ve on yıllık sözlerinin henüz bozulmadığını biliyordu. Beş yıl, Valir’i korkunç bir güce ulaştırmıştı, bir beş yıl daha geçerse ne olacaktı? Vale, bir sonraki karşılaşmalarının artık dostça ve kardeşçe olmayacağını biliyordu. Aksine, bu, hayatlarının en büyük mücadelesi olacaktı.